Kamil FERATOĞLU (151820051032) - 3 mayıs
   
  ANASAYFA
  DİŞLİLER VE ÇEŞİTLERİ
  DİŞLİLERİN İMALAT YÖNTEMLERİ
  BAZI DİŞLİ ÇARK RESİMLERİ
  ŞUBAT 2008
  MART 2008
  NİSAN 2008
  MAYIS 2008
  => 1 mayıs
  => 2 mayıs
  => 3 mayıs
  => 4 mayıs
  => 5 mayıs
  => 6 mayıs
  => 7 mayıs
  => 8 mayıs
  => 9 mayıs
  => 10 mayıs
  => 11 mayıs
  => 12 mayıs
  => 14 mayıs
  => 15 mayıs
  => 16 mayıs
  => 17 mayıs
  => 18 mayıs
  => 19 mayıs
  => 20 mayıs
  => 22 mayıs
  => 23 mayıs
  => 24 mayıs
  => 25 mayıs
  => 26 mayıs
  => 27 mayıs
  => 28 mayıs
  => 29 mayıs
  => 30 mayıs
  => 31 mayıs
  HAZİRAN 2008
  İSTATİSTİK ÖDEVİ
  Otomobillerde Kullanılan Kasa Tipleri
  Çift Vatandaşlık

İhracat 150, ithalat 230 milyara gidiyor
Alaattin AKTAŞ
03.05.2008 - 01:01


Dış ticarette ilk üç aydaki gerçekleşmeyi biliyoruz. Nisan ayındaki eğilimin de ne olabileceği konusunda üç aşağı beş yukarı bir fikre sahibiz.

Dış ticarette ilk üç aydaki gerçekleşmeyi biliyoruz. Nisan ayındaki eğilimin de ne olabileceği konusunda üç aşağı beş yukarı bir fikre sahibiz. İşte üç ayın gerçekleşmesi ve nisan ayının tablosu, yılın tümü için dış ticaretin tahminlerin çok ötesinde rekor rakamlara ulaşılacağının işaretlerini veriyor. Yıllık ihracat 150, ithalat ise 230 milyar dolara gidiyor.

Bu rakamlar çok iddialı bulunabilir; doğru. Hele hele 2008 yılının tümü için başlangıçta ihracatın 117 milyar, ithalatın 182 milyar dolar olarak öngörüldüğü dikkate alınırsa... Ancak, son on yılın eğilimi göz önünde bulundurularak yapılan hesaplamalar, 2008 sonunda ihracatın 150 milyar doları zorlamasının, ithalatın da 230 milyara ulaşmasının hiç de sürpriz olarak görülmemesi gerektiğini gösteriyor.

On yılın ortalaması

Bu tahminlere nasıl ulaştığımıza gelince... İhracat ve ithalatın son on yıllık dönemdeki ilk çeyrek gerçekleşmesiyle yıllık gerçekleşmeyi kıyasladık ve elde ettiğimiz oranları bu yıla uyguladık. Bu yöntemle yaptığımız tahmin de bize bu yılki rakamlar için 150 ve 230 milyarı verdi.

Türkiye, 1998'den 2007'ye kadar olan on yıllık dönemde ilk çeyreklerde toplam 118 milyar dolarlık ihracat yaptı. Bu dönemde yıllık ihracatların toplamı ise 525 milyar dolar. Bir başka ifadeyle on yılın ortalamasında ilk çeyrek ihracatı, yıllık tutarın yüzde 22.5'ini oluşturdu. Bu yılın ilk çeyreğinde 33 milyar dolar olan ihracatın da yıllık içinde yüzde 22.5 pay alacağı varsayımıyla yapılan hesaplama, yıllık rakamda bize 147 milyar doları işaret ediyor.

1998-2007 döneminde ilk çeyreğin yıllık içindeki payı en düşük yüzde 21.4, en yüksek yüzde 25 oldu. Bu değerlere göre yapılan hesaplamaya göre de 2008'in ihracatı 132 milyarla 154 milyar arasında gerçekleşebilir.

İthalatın durumu

Son on yılın toplamında ilk çeyreklerdeki ithalat 178 milyar dolar. Bu dönemdeki yıllık ithalatların toplamı ise 827 milyar dolar. Buna göre, ilk çeyreklerin yıllık içindeki payı yüzde 21.5 düzeyinde. Bu yıl ilk çeyrekte 49 milyar dolar olan ithalatın da yıllıkta yüzde 21.5 payı olacağı varsayımıyla yapılan hesaba göre, 2008 sonundaki rakam 228 milyar doları buluyor.

1998-2007 döneminde ilk çeyreklerin yıllıktaki payı yüzde 19.8 ile yüzde 26 arasında değişti. Bu oranlara göre yıllık ithalat 188 milyar ile 247 milyar arasında hesaplanıyor. Ancak, ithalatta ilk çeyreğin payının yüzde 26'ya 2001 yılında ulaşmış olması dikkate alınmalı. 2001, şubat krizinden sonra kurların hızla yükselmesi ve ithalatın yavaşlamış olmasından dolayı ilk çeyreğin payının görece yüksek olduğu bir yıl konumunda. Dolayısıyla bu orana göre hesaplanan 188 milyar dolar da gerçeği yansıtmaktan uzak kalıyor.

Gerek ihracat, gerekse ithalatta belli yılları değil, on yıllık bir dönemi dikkate almak bu yüzden önem taşıyor. Bu şekilde yapılan hesaplamalar da 2008'in tümü için ihracatın 150, ithalatın 230 milyar dolara yaklaşabileceğinin işaretlerini veriyor.

Geçen yılın tümündeki ihracat 107, ithalat 170 milyar dolardı ve 63 milyar dolar ticaret açığı verilmişti. Bu yılki rakamlar 150 ve 230 milyar dolara ulaştığı takdirde ticaret açığı da 80 milyar doları bulmuş olacak.

Eğilim değişir mi?

İhracat ve ithalat için ortaya koyduğumuz rakamlar, tümüyle geçmişe dayalı bir varsayım kuşkusuz. Ancak, ilk çeyreklerin payının yıllık rakamlar içinde çok büyük oynamalar göstermediği de ortada. Dolayısıyla, 150 ve 230 milyar dolar olarak ortaya koyduğumuz rakamların en fazla artı-eksi yüzde 5'lik bir marjda sapma göstererek gerçekleşmesini bekleyebiliriz.

Peki, ihracat ve ithalattaki bu gidişat değişir mi ya da hangi koşullar değişime yol açabilir? Kuşkusuz iki etken ön plana çıkıyor. Tüm dünyayı etkileyen durgunluk eğilimi ve enerji fiyatlarındaki artış.

Durgunluk

ABD'den dalga dalga tüm dünyaya yayılan durgunluktan doğal olarak biz de etkileneceğiz. ABD ile çok fazla ticaretimiz olmadığı için doğrudan etkilenmemiz çok önemli boyutta olmayacak. Ancak, ticaretini yoğun olarak ABD ile yapmakta olan AB'nin yaşayacağı durgunluk, en büyük ticari ortağımızın AB olması dolayısıyla bizi de sıkıntıya sokabilecek.

Bir süre öncesine kadar tüm dünyayı kıskacına alan durgunluğun Türkiye'yi etkilemeyeceği, hatta bu süreçte en güvenilir limanın Türkiye olduğu gibi iddialar gündeme getiriliyordu. Son günlerde ise "yelkenlerin indirildiği"ni, Türkiye'nin de bu dalgalanmadan etkileneceğinin kabul edildiğini duymaya başladık. Bu da bir aşama sayılmalı. Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek'in, cari açığın bu yıl 50 milyar dolara ulaşabileceği yolundaki açıklamasını da gerçeklerin görülmeye başlanması olarak yorumlamalı.

AB'ye olan ihracatımızın biraz sekteye uğramasının sürpriz olmayacağını vurguladık. Bu süreç, bizi yeni pazarlar yaratmaya zorlayabilir. Ancak, ne kadar yeni pazar yaratırsak yaratalım, AB'den doğacak boşluğu en azından kısa bir zaman dilimi için doldurmak pek mümkün olamaz. Bu yüzden de, durgunluğun derinleşmesi ölçüsünde ihracatta sıkıntılar yaşarız.

Türkiye için ihracat madalyonunun diğer yüzünde ithalatın bulunması, artış ya da azalışların paralel seyretmesi sonucunu doğuruyor. Eğer ihracatta bir duraksama görürsek, ara mal ithalatımız yavaşlayacağı için bu ithalata da yansıyacak. Dolayısıyla ticaret hacmimiz daralacak ve dış ticaret açığımızda çok önemli bir değişim yaşanmayacak.

Enerji fiyatları

Durgunluk, ihracat ve ithalatı birlikte etkileyen ve giderek daha çok etkileyecek olan bir gelişme. Ancak, enerji fiyatlarındaki artış, hem ithalat faturasını büyütecek, hem yerli üretimin maliyetini artıracak bir olumsuzluk olarak karşımızda duruyor. Yani, enerji faturası bir yandan ithalatı artıracak, ama öbür yandan da ihracatı sekteye uğratacak bir gelişme niteliği taşıyor.

Merkez Bankası'nın hafta içinde yayımladığı enflasyon raporunda ve hükümete gönderdiği açık mektupta da vurguladığı gibi petrol fiyatları tüm tahminleri geride bırakan bir hızda yükselmeye devam ediyor. Son dönemde yapılan kimi tahminlerde ham petrolün varilinin 200 dolara bile ulaşabileceğinden söz ediliyor. Enerji faturasındaki bu artış enflasyonu olumsuz etkiliyor ve sürekli olarak buna dikkat çekiliyor. Henüz üstünde çok durulmasa da bir etki de kuşkusuz ithalata.

Enerji faturası, ithalatı her geçen gün büyütüyor. Petrol fiyatının artık bugünlerdeki düzeyin çok altında bir dengeye oturacağını kimse beklemiyor. Hani neredeyse bu düzeye dünden razı olundu, şimdi herkes daha fazla artış olmasa bari diye dua edecek konuma geldi.

Türkiye, geçen yılın tümünde petrolün varilini ortalama 68 dolardan ithal etti. Bu yılla ilgili hesaplar yapılırken de petrolü 72 dolardan alacağımız varsayıldı. Bu hesap, çok erken şaştı. Petrol fiyatının 100 doların altında bir dengeye oturabileceğini bekleyen kimse yok artık.

Biz, petrol kadar, fiyatı petrole bağlı olarak belirlenen doğalgazın gördüğü zamdan da çok etkileniyoruz. Dolayısıyla, petrol ve doğalgaz kaynaklı zamlar, toplam ithalatımızı yukarı iten bir etki yapıyor. Enerji faturasındaki bu etki dikkate alınınca, 230 milyar dolar olarak tahmin ettiğimiz yıllık ithalatın yıl içindeki gelişmelere bağlı olarak daha da yukarıda gerçekleşme olasılığının bulunduğunu söylemek mümkün.

Dış Ticaretin Gelişimi (Milyon Dolar)

 İhracat İthalat

   Çeyrek/   Çeyrek/

 İlk Çeyrek Yıllık Yıllık (%) İlk Çeyrek Yıllık Yıllık (%)

1998 6.735 26.974 25,0 11.345 45.921 24,7

1999 6.479 26.587 24,4 8.060 40.671 19,8

2000 6.703 27.775 24,1 11.324 54.503 20,8

2001 7.298 31.334 23,3 10.775 41.399 26,0

2002 7.910 36.059 21,9 10.409 51.554 20,2

2003 10.365 47.253 21,9 14.368 69.340 20,7

2004 13.503 63.167 21,4 20.921 97.540 21,4

2005 17.241 73.476 23,5 25.740 116.774 22,0

2006 18.602 85.535 21,7 29.546 139.576 21,2

2007 23.178 107.214 21,6 35.309 170.057 20,8

98-07 118.014 525.374 22,5 177.797 827.335 21,5

2008 33.113   49.124  

Para otoriteleri beklemeye geçti
Aykut ÜRETEN
03.05.2008 - 01:02


Piyasalar açısından daha sakin olmasına rağmen para otoriteleri açısından oldukça önemli bir haftayı geride bıraktık. ABD Merkez Bankası (FED) ve Japonya Merkez Bankası (BOJ) faiz kararlarını açıkladılar.

Piyasalar açısından daha sakin olmasına rağmen para otoriteleri açısından oldukça önemli bir haftayı geride bıraktık. ABD Merkez Bankası (FED) ve Japonya Merkez Bankası (BOJ) faiz kararlarını açıkladılar. TC Merkez Bankası (MB) ise 17 Nisan tarihinde yapmış olduğu Para Politikası Kurulu toplantı özetini içeren bir açıklma yayınladı. Bunların yanısıra S&P, Brezilya'nın ülke notunu "Brezilya'nın dış borç profilindeki ilerlemeyi gerekçe göstererek" yatırım yapılabilir seviye olan BBB-'ye yükseltti. ABD cephesinde ise veri akışı oldukça yoğun ve karışıktı.

Şimdi bunları kısaca ele alarak beklentilerimizi aktaralım. Haftanın en önemli olayı, FED toplantısı ve toplantı öncesi açıklanacak büyüme rakamı ile sonrası açıklanacak toplantı detaylarıydı. Toplantı öncesi büyüme rakamı binde 2 beklenirken, binde 6 geldi. İlk etapta piyasalar olumlu etkilediyse de, büyümenin stok kaleminin binde 8 büyümesinden geldiği anlaşılınca hava bozuldu. Arkasından piyasalarca, FED'in yapması beklenen 25 baz puanlık faiz indirimi beklenmeye başlandı. FED, piyasa beklentisini boşa çıkarmayarak politika faizini 25 baz puan indirdi.

Sonra da FED piyasaların en çok önemsediği ve beklediği açıklamasını yaptı. Açıklamaya genel anlamda bakıldığında, çok dengeli olduğu görülüyor. Özetle, büyümede zayıflama ve yavaşlama devam edecek, enflasyon kaygıları h‰l‰ rahatsız edici boyutta, ama düşmesi bekleniyor ve krediler tarafında daralma devam edecek deniliyordu. Ayrıca, dikkat çeken diğer önemli bir nokta, daha önceki metinde yer alan "büyüme tarafında riskler aşağı yönde" ifadesinin çıkarılmış olmasıydı.

Kısaca FED; biz yapacağımızı yaptık ve birkaç çeyrek faiz indirimlerine ara vereceğiz, piyasaları ve gelişmeleri yakından izlemeye devam edeceğiz, gerekirse yeni müdahalalerde bulunacağız demekteydi. Bu çerçevede önümüzdeki olası gelişme, yaklaşık ekim ayına kadar, yani 4. çeğreğe kadar herhangi bir faiz indirimine gidilmiyeceği yönünde. FED, 4. çeyrekte duruma tekrar bakarak faiz indirimi veya artırımı konusunda karar verecek. Bu noktada en büyük risk, FED'in o güne kadar aldığı faiz indirimi, piyasalara likidite verme ve mali önlemlerin sonuç vermemesi. Piyasalarda sıkıntının devam etmesi. Bu halde FED çok zor durumda kalacak ve ekonomi düşük faiz, yüksek enflasyon ortamında durgunluğa girecek. Bozulma şiddetlenecek. Şimdiik bu cephede en hassas konu bu.

Japonya tarafında ise BOJ'un, faiz oranının yüzde 0,50 olarak bıraktığını gördük. BOJ'un faiz değişikliğine gitmemesinin nedeni, FED gibi "ekonomik görünümün netleşmesini bekleyeceği" olduğu görülüyor.

Gelelim TC Merkez Bankası'na (MB). MB'ce yayınlanan özet metinde; yıl sonunda enflasyonun yüzde 4'lük hedefin oldukça üzerinde, yaklaşık yüzde 9.3 düzeyinde gerçekleşeceğinin, 2009 yılı sonunda yüzde 4.9 ile 8.5 arasında gerçekleşeceğinin (önceki enflasyon raporuna göre enflasyon tahmininde 1.2 puanlık artış var), 2010 yılı sonunda yüzde 4.9, 2011 yılının ortalarında ise yüzde 4 seviyesine düşmesinin tahmin edildiği, enflasyonun orta vadede yüzde 4 olan hedefe doğru yaklaşmasının 2 yıldan daha uzun bir süre alabileceği belirtildi.

Buradan anlaşılan, Merkez Bankası artık yükselmeye başlayan enflasyonla mücadele etmek için yüzde 4 hedefini resmen revize etmese de, söylem olarak 2 yıl ertelemiş görünüyor. Bu ise faiz indirimi sürecinin sonuna gelinerek, faiz artırım sürecine girildiğinin ilk önemli işareti. Bu çerçevede yatırımcılar, yıl sonuna kadar 75 baz puanlık faiz artırımı ile politika faizinin yüzde 16 seviyesine gelmesi durumunu senaryolarına dahil etmesi gerekmektedir. Şimdilik fazi artırımlarının ölçülü bir şekilde yani 25 ve 50 baz puanları şeklinde olması beklenebilir. Ancak geçmiş faiz artırımlarına bakıldığında, artırımların genelde ani ve agresif bir şekilde, düşüşlerin ise ölçülü ve temkinli yapıldığı görülüyor. Ancak içinde bulunduğumuz konjonktür itibariyle böylesi bir hızlı artış, yurtdışından gelebilecek ani bir şok dalgası dışında olası görünmüyor.

Sonuç olarak, geçtiğimiz hafta otoriteler; bir süre bekleyeceklerine, yakından izlemeyi sürdüreceklerine, gerekirse her yönde müdahale edeceklerine, sıkı para politikasını sürdüreceklerine vurgu yaptılar. Bu çerçevede önümüzdeki iki çeğrek piyasaların olumlu tarafta bekleyen, alınan önlemlerin pozitiv etkisiyle yukarı yöne gitmeye istekli olacağı anlaşılıyor. Yılın 4. çeğreğine doğru ise dışarda ABD seçimleri, içerde kapatma davası gibi siyasi riskleri de göz önüne alarak temkinli duruşa geçeceği öngörülüyor.

Kurşunsuz benzin 5 YKr ucuzladı

03.05.2008 - 07:00


95 oktan kurşunsuz benzin ve katkılı 95 oktan kurşunsuz benzinin litre fiyatı 5 YKr geriledi

ANKARA - Akaryakıt ürünlerinden 95 oktan kurşunsuz benzin ve katkılı 95 oktan kurşunsuz benzinin litre fiyatı 5 YKr ucuzladı.

Yeni ayarlamayla BP, OPET, Petrol Ofisi ve Shell'de, Ankara ve İzmir'de 95 oktan kurşunsuz benzinin litre fiyatı 3,48 YTL'den 3,43 YTL'ye, İstanbul'un Avrupa yakasında 3,49 YTL'den 3,44 YTL'ye indi. Katkılı 95 oktan kurşunsuz benzinin litre fiyatı ise Ankara ve İstanbul'da (Avrupa yakası) 3,38 YTL'den 3,33 YTL'ye, İzmir'de 3,37 YTL'den 3,32 YTL'ye düşürüldü. İndirimler bugünden itibaren uygulanmaya başlandı.

Dağıtım firmalarının belirlediği tavan fiyatlar, rekabet ve serbesti nedeniyle şirketler ve ürün çeşitlerine göre küçük çaplı değişiklikler gösterebiliyor.

"Pamuk üretiminden vazgeçemeyiz"

03.05.2008 - 18:21


Aydın'da pamuk ekim alanlarının azalmasına rağmen Türkiye'nin pamuk üretiminde azalma yok

 

AYDIN - Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Türkiye'nin, pamuk üretiminden vazgeçemeyeceğini söyledi. Eker, "AK Parti Hükümeti döneminde pamuk desteklemeleri 88 bin YTL'den 348 bin YTL'ye çıkarıldı" dedi.

Bakan Eker, Sultanhisar ilçesine bağlı Atça beldesinde düzenlenecek Uluslararası Kültür Sanat ve Çilek Festivali'ne katılmak için geldiği Aydın'da, sivil toplum örgütleri ve özel sektör temsilcileri ile "Ortak Akıl Toplantısı" yaptı. 

Aydın Sanayi Odası (AYSO) Örsdemir Balkan Konferans Salonu'nda düzenlenen toplantıda konuşan Eker, son 5 yılda Aydın'da et üretiminde yüzde 32, süt üretiminde yüzde 106, büyükbaş hayvan sayısında yüzde 45'lik artış, küçükbaş hayvan sayısında ise yüzde 11'lik düşüş olduğunu söyledi. Geçen yıl yaşanan kuraklık nedeniyle 267 milyon YTL kaynak ayırdıklarını ve çiftçilerin borçlarını bir yıl ertelediklerini anımsatan Eker, bunun maliyeye toplam yükünün 500 milyon YTL olduğunu bildirdi. Bu yıl çiftçilerin prim ödemelerinin mayıs ayında dağıtılmaya başlanacağını açıklayan Eker, toplam 1 milyar 100 milyon YTL prim ödemesinin yapılacağını ifade etti. Eker, AK Parti Hükümeti döneminde pamuk desteklemelerinin 88 bin YTL'den 348 bin YTL'ye çıkarıldığını belirterek, şöyle konuştu: 

"Aydın ve Söke'de pamuk ekiliş alanları azaldı. Ancak bu bölgelerde mısır üretimi arttı. Türkiye genelinde ise pamuk üretiminde azalma olmadı. 2002'de 2 milyon 454 bin ton pamuk üretilirken, 2007'de 2 milyon 500 bin ton pamuk üretildi. Türkiye, pamuk üretiminden vazgeçmez, vazgeçemez. Pamuğun verimi artarken, pamuk üretiminden vazgeçenler ise mısıra yöneldi. Bu sayede, mısır ithalatımız azaldı." 

Bakan Eker, hayvancılığın payını artırmak için desteklerin, sektörü geliştirecek şekilde verileceğini kaydetti. 

Konuşmanın ardından toplantı, soru cevap şeklinde devam ederken, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri tarafından özellikle prim ödemeleri, kuraklık, pamuk üretimi ve hayvancılık konularında Bakan Eker'e sorular yönetildi. 

''KUR POLİTİKASININ YANLIŞLIĞI ORTAYA ÇIKTI''

ANKARA - Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, açıklanan enflasyon rakamlarını değerlendirirken, ''Sadece fiyat istikrarını sağlamak amacıyla kur politikasının bu şekilde izlenmesinin ne kadar yanlış olduğunu ortaya çıkmıştır'' dedi.
Basın mensuplarıyla sohbet eden Tüzmen, enflasyon rakamlarını değerlendirdi.
Merkez Bankası'nın enflasyon için koyduğu hedeflerin yere basan, gerçekçi hedefler olması gerektiğini, aksi takdirde inandırıcılığın azalacağını daha önce çok defa söylediğini hatırlatan Tüzmen, nitekim Merkez Bankasının bu hafta yaptığı açıklama ile daha gerçekçi enflasyon rakamlarını açıkladığını söyledi. Tüzmen, şunları söyledi:
''Görüyorsunuz sanayiden, üretimden fedakarlıkla aşağıya çekilmeye çalışılan enflasyon rakamları çok fazla fayda etmiyor. Bu dönemde bir ithalat patlaması yaşadık. Yerli ara malı yerine dışarıdan getirdiğimiz ara malı nedeniyle çeşitli sıkıntılarımız oldu, işgücü kayıpları yaşandı. Yani sonuçta enflasyonu aşağı çekmek ilk hedeftir, fiyat istikrarı ilk hedeftir. Ama fiyat istikrarını sağlarken sadece kuru kullanmak yanlıştır. Bence bu ortaya çıkmış oldu.''

UNAKITAN: BÜYÜME ESKİSİ GİBİ DEVAM ETMEZ

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, ''Ekonomide stagflasyon, durgunluk olmaz, ama büyüme rakamları da eskisi gibi devam etmez'' dedi. Ekonomide 2008-2012 dönemini kapsayan Orta Vadeli Mali Çerçeve'yi (OVMÇ) açıklamak üzere Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Bakan Unakıtan, ''ekonomide durgunluk yaşanması halinde, vergi gelirlerinde azalmanın nasıl önleneceği'' yönündeki soru üzerine, vergi artışlarına gerek olmadığını söyledi.
   03.05.2008 - 16:45:00

 

   
Bugün 1 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol